BAŞARILI BİR “DİKTE” İÇİN KAZANILMIŞ OLMASI GEREKEN BİLGİLER

 BAŞARILI BİR “DİKTE” İÇİN KAZANILMIŞ OLMASI GEREKEN BİLGİLER,

BECERİLER VE DİKTEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR


GİRİŞ

Müziksel İşitme-Okuma-Yazma (Kulak Eğitimi) Derslerinin en önemli konularından biri olan

DİKTE (Müziksel Yazma, Ezgi Yazma) çalışmaları ve sınavları, çoğu öğrencinin en çok

zorlandığı alanlardan biri olup, ilgili ders ve sınavlardaki başarıyı doğrudan etkileme

potansiyelinden dolayı birçok öğrencinin “korkulu rüyası” haline gelebilmektedir. Diktede

karşılaşılan kimi sorunlar, “korku” duygusuyla da birleşince kronikleşmekte ve diktede

gösterdiği başarısızlık, öğrencinin “yeteneksiz” olduğu ya da “yeterince yetenekli olmadığı”

(eski ifadeyle “kulağının zayıf olduğu”) yargılarına yol açabilmektedir.

Oysa öğrenim gördükleri Bölümlere yetenek sınavı ile girmiş, duyduğu sesi ya da ezgiyi doğru

tekrarlayabilen, detone olmadan şarkı söyleyebilen, çalgısından temiz sesler elde etmeyi

başarabilen ve hatta Müziksel İşitme (Kulak Eğitimi) dersinin Solfej vb. öteki alanlarında

başarı gösterip dikteye gelince zorlanan bir öğrencinin bu durumunu “yeteneksizliğine” ya da

“yeteneğinin sınırlı oluşuna” bağlamak kuşkuyla bakılması gereken bir yargı olur.

Yaklaşık 44 yılı bulan Armoni ve Kulak Eğitimi hocalığım boyunca, gerek görev yaptığım

kurumlardaki öğrencilerim, gerekse 2000 yılından buyana Müzik Bölümlerinin sınavlarına

hazırlamakta olduğum özel öğrencilerimle yaptığımız çalışma ve gözlemler, dikte konusunda

karşılaşılan başarısızlıkların, öğrencinin yeteneksizliğinden çok bilgisizliğinden (başarılı bir

dikte için kazanılmış olması gereken bilgi ve becerileri yeterince kazanamamış olmasından)

veya diktede dikkat edilmesi gereken hususları yeterince bilmiyor ya da uygulayamıyor

oluşundan kaynaklandığını göstermektedir.

Nitekim, dikte konusunda karşılaştıkları başarısızlıkları “öğrenilmiş çaresizlik” duygusu

içinde kabullenip “Benim diktem zayıf” ya da “Ben dikte yapamıyorum” diyen bir çok

öğrencinin dikte başarısı, gerekli önbilgi ve becerileri kazanıp, diktede dikkat edilecek

yöntemleri uygulamaya başladıkları andan itibaren (kendilerini de şaşırtacak biçimde)

yükselebilmektedir.

Bu nedenle dikte çalışmalarında yeterince başarılı olamayan ya da ancak belirli bir düzeye

kadar başarılı olup o düzeyin üstüne çıkmakta zorlanan öğrencilerimiz, karşılaştıkları

sorunları doğrudan doğruya müziksel işitme yetenekleriyle özdeşleştirip “yeteneksiz


oldukları” ya da “yeterince yetenekli olmadıkları” gibi olumsuz yargılara varmadan önce,

aşağıdaki açıklamaları dikkatle okuyup her birini özenle uygulamaya çalışırlarsa, diktede

karşılaştıkları ve aşamayacaklarını zannettikleri birçok sorunun birbiri ardınca çözülmeye

başladığını ve başarı düzeylerinin yükseldiğini görebileceklerdir.

UYARI ! Aşağıda verilecek bilgi ve önerilerde, müziksel işitme tipi açısından “rölatif tip” olarak

adlandırılan büyük çoğunluğun işitme özellikleri baz alınıp söz konusu yöntem ve önerilere

gereksinme duymayacak işitme özelliklerine sahip olan ender sayıdaki “absolut” tiplerle, müzik

eğitimi almaya uygun olmayan “monoton tipler” kapsam dışı bırakılmıştır.

I - Başarılı bir dikte için kazanılmış olması gereken önbilgi ve beceriler:

Müziksel yapıtlar, (genellikle) farklı yükseklik ve uzunluktaki seslerin, belirli bir kompozisyon

anlayışı ya da geleneğiyle teker teker ya da birlikte duyulacak biçimde ardıştırılmasıyla

oluştuğundan, bir müziksel yapıtın yazıya aktarılabilmesi (notaya alınması), her şeyden önce

o yapıt içinde kullanılan ses yüksekliklerinin ve sürelerinin doğru olarak saptanabilmesine

bağlıdır. Ses yüksekliklerini saptama konusunda Aralık Bilgisi, Akor Bilgisi ve Tonalite

Bilgisinden (Makamsal yapıtlarda da Makam Bilgisinden), ses sürelerini saptama konusunda

ise Ölçü ve Ritim Bilgisinden yararlanılır. Bu nedenle dikte çalışmalarında başarıya

ulaşabilmek ve ulaşılmış başarı düzeylerini yükseltebilmek için Aralık, Akor, Tonalite, Ölçü ve

Ritim Bilgisi çalışmaları öncelikle ele alınıp dikte çalışmalarına tüm bu alanlarda gerekli bilgi

ve beceri düzeyine ulaştıktan sonra geçilmelidir. (Dikte çalışmalarına tüm bu alanlar

yeterince geliştirilmeden başlamak, neden olduğu “duyamama”, “anlayamama”,

“yazamama” gibi olumsuz sonuçların yansıra özgüven kaybına da neden olarak “geçici”

zorlanmaları bile “kalıcı” hale getirebilmektedir. )

1 – Aralık Bilgisi:

Yalnızca iyi bir dikte için değil, solfej başta olmak üzere müzikle ilgili tüm çalışmalar

için kazanılmış olması gereken bilgilerin en başında “Aralık Bilgisi” geldiğinden dikte

çalışmalarına başlayacak her öğrenci,

a) Gördüğü melodik ve armonik aralıkları bir çırpıda adlandırabilecek,

b) Duyduğu melodik ya da armonik her türlü aralığı adlandırıp, notaya

alabilecek,

c) Verilen herhangi bir ses üstüne ya da altına istenilen aralıkları kurup, sesiyle

oluşturabilecek,

d) Dinlediği herhangi bir motifteki sesler arasında oluşan yatay aralıkları tanıyıp

adlandırabilecek,

e) Birbiri ardınca çalınan armonik aralıkları tanıyıp notaya alabilecek bilgi ve

beceri düzeyine ulaşmış olmalıdır.


2 – Akor Bilgisi:

Herhangi bir müziksel yapıt içinde kullanılan sesler çok sık olarak akor arpejleri

oluşturacak biçimde de ardışabildiğinden, belli başlı akor tiplerinin ve olası arpejleniş

biçimlerinin biliniyor olması, diktede karşılaşılacak bu gibi ses ardışımlarının bir

çırpıda kavranıp yazılabilmesini kolaylaştırır. Ayrıca, aşağıdaki bölümlerde açıklanacak

olan “çatkı perdelerinin saptanması”, “tonalitenin” ve “modalitenin saptanması”,

“seslerin tonalite içinde yüklendiği işlevler” vb konular büyük oranda Akor Bilgisine

dayandığı için, dikte çalışmalarına başlayacak her öğrenci,

a) Özellikle Majör, Minör, Artık ve Eksik üçlüsel akorlar, yedili akorlar, Ek6

akorları ve bu akorların tüm çevrimlerini öğrenip, gördüğü herhangi bir

akor ya da arpeji bir çırpıda adlandırabilecek,

b) Duyduğu akor ya da arpejleri adlandırıp notaya alabilecek,

c) Verilen bir ses üzerine, istenilen her türlü akor ya da çevrimini kurup

sesiyle arpejleyebilecek,

d) Dinlediği herhangi bir parçadaki arpejleri tanıyıp adlandırabilecek,

e) Birbiri ardınca çalınacak akor ve arpejleri tanıyıp notaya alabilecek bilgi ve

beceri düzeyine ulaşmış olmalıdır.

3 - Tonalite Bilgisi:

Belirli bir düzeyin üzerine çıkabilmiş ileri düzeydeki öğrencilerle yapılabilecek atonal

dikte çalışmaları bir yana bırakılacak olursa, müzik eğitimi veren kurumlardaki dikte

çalışmaları ve sınavları genellikle tonal (yer yer de makamsal) parçalar üzerinde

sürdürülmektedir.

Bilindiği gibi, tonal ya da makamsal parçalar içinde kullanılan her bir ses, ilgili tonalite

ya da makam içinde (bir çırpıda tanınmalarını sağlayan) özel işlevler yüklenir: Kimileri

“çatkı perdesi”, kimileri “dolgu perdesi” işlevi yüklenip, çatkı perdeleri “durucu”

özellik gösterirken, dolgu perdeleri “yürüyücü” özellik ( = Çatkı perdelerinden birine

çözülme eğilimi) gösterir. Hangi dolgu perdesinin hangi çatkı perdesine çözüleceği ve

çözümün inici hareketle mi yoksa çıkıcı hareketle mi yapılacağı da belli olur. Bundan

da, herhangi bir tonalite ya da makam içindeki sesleri, işlevlerinden yararlanarak

tanıma olanağı doğar.


Uyarı! Dolgu perdelerinden komşu çatkı perdelerine yönelmiş oklar, yürüyücü basamakların

(dolgu perdelerinin) çözüm yönlerini, oklardaki renk farkı ise “yürüyücülük düzeylerini”

göstermektedir. (Yeşil renk: Yürüyücü, Kırmızı renk: Yeden etkisi taşıyan daha güçlü

yürüyücü…)

Örnek yalnızca Do majör üzerinden verilmiş olup öteki majör tonaliteler ve paralel minörleri

aynı açıdan ayrı ayrı incelenmelidir

Ancak tonalite ve makam bilgisini, o makamlara ilişkin dizi ve donanım bilgisiyle

özdeşleştirip dizi ve donanım bilgisinden ibaret zannetme hatasına düşülmemelidir.

Örneğin Sol majör dizisinin hangi seslerden oluştuğunu ve donanımında hangi

değiştirgecin bulunduğunu biliyor olmak Sol majör tonalitesini tanıma açısından

“önkoşul” olmakla birlikte “yeterli” değildir. Zira Sol majör tonalitesini tanıyıp

anlayabilmek, dizi ve donanımını bilmenin ötesinde, dizisinde kullanılan seslerin Sol

majör tonalitesi içinde yükleneceği işlevleri, alterasyon olanaklarını, altere edilen

basamaklarda oluşacak ilişki ve işlev değişikliklerini bilmek ve (altere edilmişler de

dahil olmak üzere) dizinde kullanılan her bir sesi, tonalite içindeki ilişki ve işlevinden

tanıyıp adlandırabilmek demektir.

Uyarı! Majör tonalitede altere edilebilen basamaklara, yapılan alterasyonların ilgili

basamakta yarattığı ilişki ve işlev değişikliklerine, altere edilen her bir basamağın yapay bir

yeden haline gelmesi nedeniyle, aslında yeşil olan yürüyücülük etkisinin daha güçlü bir çözüm

gereksinmesiyle kırmızıya dönüşmesine dikkat!..

Örnek yalnızca Do majör üzerinden verilmiş olup öteki majör tonaliteler ve paralel minörleri

aynı açıdan ayrı ayrı incelenmelidir


Bu bilgi ve beceriyi kazanamamış olan öğrenciler, dikte parçası içinde duydukları her

bir sesi, (o tonalite ya da makam içindeki işlevinden de tanımak yerine), yalnızca bir

önceki sesle oluşturduğu aralıktan tanımaya çalışmak gibi “karmaşık” bir

“yönteme”(!) başvurmaktadır ki, bu yöntem, parça başında yapılabilecek hatalı bir

aralık saptamasının daha sonra gelen tüm seslere yansıyıp parça sonuna kadar

sürmesi sonucunu getirdiğinden son derece sakıncalıdır. Oysa sesleri yalnızca

oluşturdukları ezgisel çizgi ve aralıklardan değil aynı zamanda işlevlerinden de

tanıyabilen öğrencilerin yapabilecekleri hatalar, daha sonraki seslere yansımayıp hata

yapılan ses ya da seslerle sınırlı kalabilmektedir.

Derslerdeki dikte çalışmaları veya dikte sınavlarında, kimi öğrencilerin örneğin Do

majör tonalitesindeki bir parçayı Si sesiyle, ya da Sol minör tonalitesindeki parçayı La

sesiyle “bitirmiş” (!) olduğunu görmek, ilgili hocaları çok sinirlendiren ve öğrencinin

zekasından bile kuşku duymalarına neden olan hayret verici bir “dikkatsizlik” ya da

“bilgisizlik” olarak değerlendirilebilmekteyse de, dikte kağıtlarında çok sık rastlanan

bu gibi “garip” hatalar, öğrencinin hangi tonalitenin hangi seslerle bitebileceği ya da

bitemeyeceğini bilmemesinden çok, tonal düşünmeyip, yeni gelen her bir sesi bir

önceki sesle oluşturduğu aralıktan yararlanarak tanımaya çalışmasından

kaynaklanmaktadır. Çünkü her bir sesi bir öncekiyle kıyaslayarak tanımaya çalışan

bir öğrenci, dikte hızı içinde ardı ardına yapmak zorunda kaldığı onca yoğun aralık

hesabından dolayı hangi tonda olduğunu düşünmeye bile fırsat bulamayabilmektedir.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı dikte çalışmalarına başlayacak her öğrenci,

a) Dikte çalışmalarında kullanılacak tonalite ya da makamların dizi ve

donanımlarını, dizilerinde kullanılan seslerin ilgili tonalite ya da makam

içinde yükleneceği işlevleri, bu seslerde yapılabilecek alterasyonları ve

yaratacağı işlev değişikliklerini, her bir tonalite ya da makamdaki çatkı ve

dolgu perdelerini, hangi dolgu perdesinin hangi çatkı perdesine çözülme

gereksinimi uyandırdığını bilip hissedecek,

b) Verilecek bir kılavuz sesten (Genellikle La sesi verilir) yararlanarak istenilen

tonalite ya da makama girip dizisini ve çatkı perdelerini sesiyle

oluşturabilecek, o tonalite ya da makam içinde çalınacak her bir sesi

tonalite içindeki işlevinden tanıyıp adlandırabilecek ya da istenilen her sesi

kendi sesiyle verebilecek,

c) Dinlediği parçanın ilk birkaç ölçüsünden sonra, “karar perdesini” (o ana

kadar hiç duyulmamış olsa bile !) tahmin edip sesiyle verebilecek ve bir

kılavuz sesten yararlanarak hangi tonalite ya da makam olduğunu

saptayabilecek bilgi/beceri düzeyine ulaşmış olmalıdır.


4 – Ölçü Bilgisi:

Bugün kullandığımız nota yazısı ölçeksel bir yazı türü olduğu için, ölçüsü

belirlenememiş bir parçanın doğru ve tam olarak notaya alınabilmesi olanaksızdır. Bu

nedenle örneğin Türk müziğinde kullanılan Uzun Hava, Gazel ve Taksim gibi müzik

türleri ile Konçerto vb. türlerde yer alan Cadenza (Kadans) kesimleri tam olarak

notaya alınamazlar. Dolayısıyla başarılı bir dikte için ölçünün tam ve doğru olarak

saptanabilmiş olması temel koşuldur. Bu nedenle Müzikle ilgili hemen her alanda

olduğu gibi dikte çalışmaları için de, çok sağlam bir ölçü bilgisi kazanıp dinlenilen

parçanın ölçüsünü bir çırpıda kavrayabilecek düzeye ulaşmış olmak şarttır.

Okullarımızda yapılan dikte çalışmaları ve sınavlarında gereç olarak kullanılan

parçaları, genellikle “ikişer ölçü / ikişer ölçü” çalarak yazdırma yöntemi

sürdürülegeldiği için, bir çok öğrenci, (parçanın ölçü yapısını saptamaya gerek bile

duymaksızın !) önce çalınan ilk iki ölçünün notalarını yazmaya ve yazdığı bölümü (“iki

ölçü olduğu” düşüncesinden hareketle) iki eşit parçaya bölüp ölçü yapısını oradan

çıkarmaya çalışmaktadır. Müziksel algılamadan çok matematiksel hesaba dayanan

bu saptama (!) biçimi, eksik ölçüyle ya da susla başlamayan veya ikinci ölçü sonunda

sus bulunmayan parçalarda bazen doğru sonuç verebilse bile, eksik ölçü ya da susla

başlayan ya da susla biten ölçülerde ölçü türünün yanlış saptanmasına ya da hiç

saptanamamasına neden olmaktadır.

Dikte parçasının ölçüsünü, (matematiksel bir yaklaşımla) ilk iki ölçüde duydukları

notaları ortadan ikiye bölerek saptamaya çalışan öğrenciler,

Örnek 1: Kendilerine çalınan 4/4’lük 1a motifini, (bu yaklaşımla son sesten sonraki

suslar algılanamayacağından) 1b de görüldüğü biçimde sussuz yazmakta ve bu yolla

ortaya çıkan toplam 6 vuruşluk notayı da ortadan ikiye bölünce aslında 4/4’lük olan

parçanın 3/4 ‘lük olduğu yanılgısına düşebilmektedirler: (1c)


7

Örnek 2: Kendilerine çalınan 4/4’lük 2a motifini, (bu yaklaşımla ilk sesten önceki sus

algılanamayacağından) 2b’de görüldüğü gibi sussuz yazmakta ve bu yolla ortaya çıkan

toplam 7 vuruşluk notayı ikiye böldüklerinde “üçbuçuk dörtlük” gibi abzürt bir sonuç

çıktığı için ya ölçüyü saptayamayıp şaşırıp kalmakta (!) ya da en sona bir sus koyarak 8

vuruşa tamamlamayı düşünseler bile, bu düşünce müzikal bir ölçü algılamasından

değil matematiksel bir “tamamlama” düşüncesinden kaynaklandığı için, (ölçünün

4/4’lük olduğu sonucu tesadüfen saptanmış olsa bile) aslında ikinci vuruştan başlayan

ilk sesin birinci vuruşa kaymasıyla daha sonraki sesler de birer vuruş kayacağından

diktenin tümü bozulmaktadır.

Örnek 3 : Kendilerine çalınan 3a örneğini (bu yaklaşımda “eksik ölçü”, algılaması da

söz konusu olamayacağından) 2b örneğinde görüldüğü gibi notaya almakta ve bu

yolla ortaya çıkan toplam 6 vuruşluk notayı ikiye böldüklerinde ölçünün 3/4’lük

olduğunu tutturabilmiş (!) olsalar bile, eksik ölçüyü fark etmeyip 3c’deki gibi yanlış

yazabilmekteler. 

Popüler Yayınlar

En Son Haberler

Duyurular

GSL Hazırlık Kursu 3. Deneme Sınav Sonuçları Açıklanmıştır. Sonuçlara Ulaşmak İçin Tıklayın.. ______________________________________________...